Tuesday, September 2, 2008

Afraid to

When I first saw you I was afraid to meet you.

When I met you I was afraid to hold you.

When I held you I was afraid to kiss you.

When I first kissed you I was afraid to love you.

Now that I love you I’m afraid to loose you.


ps: this poem brought to you by mittafa

Pes etmek?

İnsan nasıl aynı anda bu kadar çok şey düşünüp, bu kadar çok şey hissedebilir ki? Kaldıramıyorum.

Huzur istiyorum. Çabalamak, bir şeyler yapmak istemiyorum. Bir şeyler yapmak zorunda kalmak da istemiyorum. Her şey akıp gitsin...

Elde tutulan çok ağır bir şeyi düşürmeme isteği ile, bırakıp gitmesine izin vermek arasındaki ikilemi yaşıyorum. "Düşürmemeliyim" diye tekrarlıyorum kendi kendime yüzlerce defa, ama bıraktığım zaman hissedeceğim o tatlı rahatlamayı düşünmekten de kendimi alamıyorum.

Neden ben düşünüyorum ki? Ne olacaksa ben bir şey yapmadan olsun, nasıl olsa yaptıklarım işe yaramıyor. Ne yapsam boşa. Değersiz hissetmek de böyle bir şey işte.

Benden pes.

Monday, September 1, 2008

Yalnızlık...

Çok sık hissettiğim bir şey değil bu. Fiziksel olarak yanımda kimse olmasa da sevdiklerimin en fazla bir telefon ya da bir msn penceresi kadar uzakta olduğunu hissederim genelde.

Ama günlerdir böyle değil bu. Herşeyin benim dışımda geliştiğini, olayların akışına bir türlü kapılamadığımı hissediyorum. Dışarda duruyorum sadece. Ulaşmaya çalışıp ulaşamıyorum. Duvarlar üzerime geliyor. Ağlarken bile buna ağlıyorum sonunda.

Tek başımayım.